OP ART
ABDye özgü olmadığı halde bu ülkede 1960a doğru, Pop Art ile aşağı yukarı aynı dönemde gelişmiş bir soyut sanat akımını belirten ve İngilizce Optical Artın (optik sanat) kısaltılmış biçimi olan terimdir.
Op Art da Pop Art gibi, ama tümüyle farklı bir doğrultuda, hareketsel nonfigüratif sanata bir tepki olarak doğmuştur.
Avrupa kinetik sanatındaki (Fransada Görsel Sanat araştırma Topluluğu, Almanyada Düsseldorf Zero Topluluğu, İtalyada Milano MID ve T, Padova N 65 toplulukları tarafından temsil edilir) çeşitli eğilimlerin, bu harekete bağlandıkları ölçüde, Op Artın fizik ve geometriye özgü yalın öğelerden hareketle oluşturulmuş bazı kompozisyonların yaratabileceği optik yanılma üstüne kurulu görsel araştırmalar bütünü kapsadığı söylenebilir.
Op Art terimi, tüm yalınlığı içinde kullanışlı, kolay bir terim olarak ortaya çıkmıştır; ama belirttiği sanatsal üretim, değişik ülkelerden belli sayıdaki sanatçıların benimsenmiş oldukları ortak bir estetik anlayışının ABDye özgü yorumu olarak belirir; üstelik bu anlayış, Mondrian ve Van Doesburgun kurmuş oldukları neoplastisizm, konstrüktivizm ve süpermatizm gibi soyut deneyimlerin uzantısında yer alır. Bütün bu deneyimlerin ötesinde El Lissitzki ve Berlewnin 1920 yıllarının başlarında sürdürdükleri araştırmalar, Picabianın görsel anlatım girişimleri (siyah beyaz optik suluboyalar), Man Ray ve Marcel Duchampın (roto-rölyefler, 1935-1940) etkinlikleri, Vasarelynin çok boyutlu uzam üstünde çalışmaları, özellikle de, Bauhausta ders vermiş olan ve 1950den sonra Yale Üniversityde görev alan Josef Albersin dersleri ABDli genç ressamların yetişmesine doğrudan doğruya etkili oldu. Bu sanatçıların ilgili oldukları sanat dalını bilime bağımlı duruma getirerek gözün ağtabakasındaki titreşime dayalı bir sanatı geliştirmeye çalıştılar; böylece çalışmalarını, temelde, gözün, sert bir karşıtlık oluşturacak biçimde boyanmış iki yüzeye aynı anda uyum yapmasının olanaksızlığı üstüne dayandırdılar. Böyle bir girişimde geometrik figürlerin, katışıksız renklerin, matematiksel olarak düzenlenmiş çizgiler ve noktaların kullanımını gerektiriyordu; bütün bu grafik ve renksel öğeler de harekete özgü yoğun bir görsel etki yaratmayı sağlıyordu. Ayrıca bu sanatçılar ışık, elektromagnetik itkiler, hatta bazı biçimlerim mekanik yer değiştirmeleri gibi elle tutulamayan hareketli etkenlerden de yararlanıyorlardı. Her iki durumda da izleyici, algılamayı bozan ve bir çeşit optik bireşim koşullanması yaratan dinamik olayların doğmasında etkin bir rol oynar.
İzleyicinin Etkin Rolü
Karmaşık ve büyük boyutlu çevreseller (karanlık oda, tünel, labirent) yaratmak ve bunların içine değişik biçimlerde canlandırılan ve izleyici sayesinde rastlantısal olarak değişebilen görüntüler yansıtmak söz konusu olduğunda, çoğunlukla ortaklaşa bir çalışma gerekir. Op Art, Frank Popperın plastik öğelerin sürekli kararsızlığı olarak adlandırdığı şeyle hareketli bir ortamın yaratılmasına etkin olarak katılmayı önerdiğinde, bir topluluk tarafından tüketilebilecek, bu topluluğun yararına sunulabilecek bir sanat-oyun düşüncesini benimser ve sanat yapıtının yalnızca koleksiyonculara ayrılmış taşınabilir bir ürün olarak görülmesine karşı çıkar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder